17 Ocak 2015 Cumartesi
DELİLER Alain Manesson Mallete göre
İtalyan Danilo Cartacci ve usta heykeltıraş Mariano Numitone nin 2005 yılında Boston, Amerika daki Word Expo 2005 te Best of Show ödülünü kazanan, delilerin muhteşem biçimde yer aldığı Too Late! (Çok Geç) isimli diorama çalışması. Muharebe meydanında delilerle karşılaşmanın ne kadar talihsiz bir olay olduğunu tüm çarpıcılığıyla gösteren mükemmel bir çalışma.
1448 yılındaki II. Kosova Meydan Muharebesi ve delilerin hücumunun tasviri
Delilerin hücumu ve dünya depreme tutuldu
…Topların tüfeklerin seslerinden kulaklar sağır oldu, gürültüsünden beyinler dondu; okların vızıltısından hava
yüzünde periler korktu, bu ulu cengin heybetinden deniz dibindeki balıklar ürktü, dağ canavarları vatanlarını koyup gittiler, ses bağırtıdan, yankıdan, atların kişnemelerinden, erenlerin naralarından, bağırıp çağırmalar nefirinden ödler patladı, nicelerinin korkudan ödleri sıttı, nicelerinin başı gitti, kan ırmak gibi aktı, dumandan tozdan havanın yüzü kapkara oldu, can alıcı can almaktan yoruldu…
Deri takkeli delilerin atlarının boyunlarında öten ziller, dürtüştükleri kâfirlerin iniltileri ve figanları idi. Bu garip tarz ve acayip tavırla kâfirlere köpeksiz koyuna kurd girer gibi koyuldulardı…
dünya depreme tutuldu, Kaf dağı yerinden oynadı, gökler yer üstüne yığıldı sandılar, gaziler kâfirleri öyle kırdılar ki…
Fransız mühendis ve asker Alain Manesson Mallet, bu askerlere neden bu adın takıldığını şu sözlerle açıklar: “Bunlar öylesine cesurdurlar ki bir tarafın hizmetine girdikten sonra, onları vazgeçirebilecek hiçbir ceza korkusu yoktur. Bu nedenlerden dolayı Türkler onlara deli adını vermişlerdir ve bu ad, dillerinde ‘gözüpek’ anlamına gelir.” 1672’de, Fransız elçisi maiyetinde İstanbul’a gelen Antoine Galland yayımlanan günlüklerinde deli adının nereden geldiği konusuna eğilmiş ve bildiklerini şu şekilde aktarmıştı: “Deli sözü Türk dilinde mecnun manasına gelir, fakat bu adamların mecnun oldukları ve akıllarını kaybettikleri manası çıkarılmamalıdır. Bu, kendilerini tehlikeye atmak hususunda gösterdikleri azim ve inattan, nefislerini tehlikeye hakikaten deli imişçesine bir pervasızlıkla atışlarından dolayıdır.”
Deli Ocağı’na mensup olmanın önemi tarihi vesikalardan anlaşılmaktadır. Herkesin gelişigüzel kabul edilmediği bu ocağa dâhil olmak için bazı şartların yerine getirilmesi zorunluydu. Delilere katılmak isteyen kişinin yerine getirmesi gereken iki temel şart vardı. Gösterişli bir fiziki yapıya sahip olmak ve cesaretini, savaşma becerisini kanıtlayabilmek. Mallet’e göre deliler iri cüsseli, kuvvetli fizikleriyle gururlu bir görünüşe sahiptiler. Bu güçlü görünümün yanında silah kullanmadaki ustalıklarını ve cesaretlerini kanıtlamak için düşmanla savaşmaları ve en az 8-10 düşman süvarisini öldürerek zafer kazanmaları gerekmekteydi. Şartları yerine getiren, eğitimlerini başarıyla tamamlayan deliler, düzenlenen törenle yemin eder, deli başlığını giyerek ocağa resmen dahil olurlardı.
Deliler Rumeli’de kuruldukları zaman genel olarak beylerbeylerinin veya Bosna ve Semendire sancak beylerinin maiyetinde bulunurlardı. Hizmet ettikleri sınır beyinden veya beylerbeyinden aylık alırlardı. Sadrazamın divan alayında deliler özel ve etkileyici kıyafetleriyle en önde gider ve bu düzenle, Topkapı Sarayı’na girerek sadrazama yol açarlardı. Taşradaki delilerin barış zamanı en önemli görevi, emri altında bulundukları vezirin önünde yaya olarak gidip yolları açmak ve olası bir suikasta karşı efendilerini korumaktı. Sefer zamanı da bu muhafızlık görevleri devam ederdi. Ama seferde asıl görevleri çok önemliydi. Deli süvarileri öncü veya artçı birlik görevi görmekteydi.
Korkunç görüntüleri, olağanüstü savaşma becerileri ve azimleri ile deliler, uzun yıllar başarıyla hizmet etmiş ve Osmanlı’nın düşmanları tarafından taklit edilmişlerdir. Osmanlı ordusunu oluşturan diğer askeri birliklerde de görülen bozulmadan deliler de nasiplerini almış, meşhur askeri disiplinlerini kaybederek muharebelerde etkin rol göstermemeye ve halka eziyet etmeye başlayan başıbozuk haydutlar halini almaya başlayınca devlet tarafından reformla düzeltilmeye ve disiplin altına alınmaya çalışılmış fakat bunda da başarılı olunamayınca nihayet 1829’da ortadan kaldırılmışlardır.
Bir delinin en ayırt edici özelliği olağanüstü farklı ve süslü kıyafetleridir. Peki deliler neden böyle giyinmiştir? Bunun sebebi büyük olasılıkla düşman karşısında olduğundan büyük görünerek insanüstü bir varlıkla karşılaştığı algısını yaratarak düşmanlarını korkutmaktır. Delilerle karşılaşan düşman, karşısındakinin ne olduğunu anlamaya çalıştığı için şaşkınlık içinde kalmaktadır. Bu vahşi ve alışılmadık görüntü için Bizanslı tarihçi Chalcondyles’in getirdiği açıklama bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. “Bu giyim korkunç görüntülüdür ve özellikle düşmanı ilk görüşte şaşırtmak ve kolayca yenmek için seçilmiştir.”
1672’de delilerin sadrazamın alayında geçişlerine bizzat tanıklık etmiş Fransız Galland, bu manzaranın özellikle anlatmaya değecek kadar garip olduğunu, gördüğü şeyin zihninde kan ve katliam hissi uyandırdığını yazmış ve “O derecede cengâverane bir mahiyeti vardı ki, bu manzara karşısında insan ancak muharebe ve savaş teneffüs edebiliyordu. Önlerinde bayraklar gitmekteydi ve bunların renkleri ancak kanlı vuruşmalar ve karşılaşmalar ifade edebilirlerdi” diye eklemişti.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder